Mado - Emirgan "KAHVALTI"
Yine çıktık İstanbul yollarına
geç bir "PAZAR KAHVALTISI" yapalım dedik. Sonunda kendimizi yine deniz kenarında
bulduk. Bu sefer durağımız EMİRGAN MADO.
"Buraya yazdığımız son 5 yazıda
güzel şeyler yazınca, olumlu yönden bakınca güzel yazılar yazınca acaba “reklam
mı yapıyorum gibi gözüküyor.” Diye tam düşünmeye başlamıştık ki resmen kendi
kendimize nazar değdirdik. Bu kısmı daha uzatmayalım. Bakalım Emirgan Mado
nasılmış."
İnsanın açlık durumu çok olunca
gözü de aç oluyor biz bunun önüne geçmeye çalışarak az sipariş verdik (daha
doğrusu denedik).
Siparişlerimiz:
Peynir tabağı: tabak tamam var
ama peynir? İçerdiği ürüne göre çok büyük bir tabakta servis edildiğinden midir
bu fiyata bu kadar az ürün içerdiğinden midir bilemedik bize baya absurd geldi.
Zeytin tabağı: daha doğrusu
bolcana sos içinde yüzen zeytinler.
Börek tabağı: gerçekten
her şeyden şikayet etmek hoş değil ama hayatımda ilk defa dışarıda soğuk börekle
karşılaştım. Starbucks Caffè Nero gibi
yerler bile ısırmadan ikram etmiyor.
Çömlekte menemen: artık açlıktan
mı bilmiyorum lezzetliydi. Çömlek içinde oluşu sunumda güzeldi.
3 çeşit salam ve pastırma: yine
kocaman bir tabak düşünün. Salamları yan yana dizmişler. Üst üste değil
bildiğiniz yan yana. Sunum bizi cidden çok zorladı.
Söğüş tabağı: domates biber…
BAL KAYMAK: bunu büyük harfle
yazmak boynumuzun borcu. Diğerlerinin ayınında çok büyük bir porsiyon. Tatlı bal
ve kaymak. Tek güzel şey.
Masaya birde karışık omlet geldi. Omlet
güzeldi sucukluydu ama yanında servis edilen patates kızartması kaç kere
kızardı da bizim soframıza geldi bilmiyoruz.
Çay da sınır yok. Fix kaç
kişiyseniz herkese 1 adet çay yazıyorlar sonra sürekli çay servisi var. Bu en
güzel özellikleri galiba. Bir de bizim masaya 1 tane portakal suyu istendi. Garson
tutturdu yeni sıkıldı hepiniz için diye biz istemedik hatta aramızda “fazla
sıktılar herhalde ellerinde kaldı.” diye konuştuk ki 15 dakika sonra bir garson
elinde tepsiyle çay dağıtır gibi portakal suyu dağıtıyor.
Yani anlayacağınız mutfakla
servisin müşterinin görevlinin hiçbir alakası yok. Fazlasıyla kopuk.
Hijyene gelirsek ellerimizi
yıkamak için tuvaletin kapısını tuttuğumuza bile pişmanız.
Her şeyi geçiyoruz ve son
fiyaskoyu söylüyoruz: girişte valeye verdiğimiz araba tam 38 dakika sonra
geldi.
Bu da Mado'nun manzarası...
Diyecek daha fazla bir şey yok.
Biz çok tavsiye etmiyoruz ama yine de siz bilirsiniz. eğer gider de güzel şeyler yaşarsanız mutlaka bize yazın belki bir şans daha kazanırlar. belli olmaz.
Bakalım biz önümüzdeki günlerde daha neler keşfedeceğiz.
Günlerimizi video olarak youtube'dan ve fotoğraflarla ayrıntılı olarak instagramdan takip edebilirsiniz.
kendinize iyi davranın...
by Jane & Ejee
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder