Digital Revolution / Dijital Devrim Sergisi - Zorlu PSM
Aylardan olmuş Haziran, yumurta kapıya dayanınca aldı
bizi bir telaş tabi. Her Zorlu AVM’ye gittiğimizde tekrar aklımıza geliyordu
ama daha vakit var diyerek erteliyorduk. Ajanda Haziran’ı gösterince daha fazla
erteleyemedik, kaçırmayaysa tahammülümüz yoktu. Sonuç olarak söz konusu sergi:
DIGITAL REVOLUTION nam-ı diğer DİJİTAL DEVRİM SERGİSİ
Zorlu PSM(performans sanatları merkezi)nde açılan bu
sergi 20 Şubat 2016 dan beri ziyaretçileriyle buluşuyor. Son tarihi ise 12 Haziran
2016. Bizse dün bu sergiyi karış karış gezdik gezmeyenlere duyuralım diye hemen
sizinle paylaşmak istedik.
Alışveriş merkezinin ya da PSM’nin ana kapısından
girip gişelerden bilet almanız gerekiyor. (biletinizi daha önceden biletix’ten
de alabilirsiniz ama biz kapıdan almayı tercih ettik.)
Öğrenci: 15 tl
Tam: 30 tl
Ardından görevlilerin bizi yönlendirmesi sonucu
serginin gerçekleşeceği salona geçiyoruz. Bilet kontrolünün ardından
kulaklarımız 90’ların gameboy sesleriyle çınlıyor.
6-7 tane görevli var sergi girişinde ve içerisinde. Gözleri
sürekli sizin üzerinizde. Bir şey hakkında aklınızda en ufak soru olunca hemen
yanınıza geliyorlar ve bilgi veriyorlar. Ama sıkmadan, bunaltmadan. Gölge gibiler.
Ve biz bu rahatlığı çok sevdik. Böylelikle durum kasıntı bir ortamdan çıkmış
dijitalden hoşlanan ilgisini çeken insanların toplantısı olmuş.
Sergi birkaç bölümden oluşuyor.
Antik bölüm
Günümüz ve dijitalin kullanıldığı son yerler
Küçük odalar halinde tasarlanmış deneyim alanları
Antik bölümden başlıyoruz gezmeye. Apple 2’ler mi
desem, klavye ile ilk yapılan deneyler mi desem, müzik için kullanılan
aksesuarlara kadar birçok alet karşımızda. Eski bilgisayarlar ve aksesuarlar
dışında çoğu şeye ulaşabiliyoruz. Yeri geliyor ilk bilgisayar oyunu Mario’yu
oynayabiliyor ya da ilk çizi programını deneyebiliyoruz. (her sergilenen
eşyanın yanında bilgilendirme notları asılı. Oradan bazı bilgiler öğrenebilir,
altındaki talimatlar kısmını uygularsanız birçok programı, oyunu sizde
deneyebilirsiniz.) Açıkçası bu bölümde o kadar çok vakit geçirdik ki insan
bitsin istemiyor. Ardından duvarı saat yönünde takip ederek ikinci bölümü
gezmeye başlıyoruz.
Günümüz ve dijitalin kullanıldığı son yerler. Burada
kısa filmler, giyilebilir teknolojiler, birçok engeli aşmak için üretilen
aksesuarlar karşımızda. İşte tam o sırada ne işe yaradığını anlamadığımız alte
anlamsızca bakıp sağını solunu kurcalayınca hemen bir görevli yanımıza geliyor
ve anlatıma başlıyor. Artık bizim ilgimizden midir, eserler bozmamızdan mı korktular bilmiyoruz
geri kalan bölümleri bize yardım eden görevliyle geziyoruz. Ama bu başımıza
gelen en güzel şeylerden biri oldu galiba. Böylelikle çok daha fazla bilgi
edindik ve çözmeye ya da bozmaya gerek kalmadan sağ salim tamamladık.
Deneyim odalarından (buna uçmakta dahil) çok zor
ayrılsak da başka insanlarında geleceğini göz önüne alarak tura son vermek
zorunda kaldık.
Artık daha fazla detay vermek istemiyoruz. Mutlaka gidin
gezin. Her yaştan herkesin ilgisini çekecektir.
Biz yinede gidemiyoruz ya da sergi kaçtı gitti
diyenlerdenseniz sizde bizimle gezebilirsiniz. Tek yapmanız gereken buraya
tıklayarak Youtube videomuza gitmek. Böylelikle birçok şeyi beraber
deneyebiliriz.
Daha detaylı ve teknik bilgi için buraya tıklayarak
serginin internet sitesine ulaşabilir, buraya tıklayarak bilet alabilirsiniz.
Bakalım biz önümüzdeki günlerde daha neler keşfedeceğiz.
Günlerimizi video olarak youtube'dan ve fotoğraflarla ayrıntılı olarak instagramdan takip edebilirsiniz.
Geçen
hafta havayı güzel bulunca attık kendimizi sokağa.
Beşiktaş’a
indikten sonra sahilden gittiğine emin olduğumuz bir otobüse atlayıp güne
başladık. Etrafı izleye izleye ilerlerken bir andan da telefondan notlara
baktık, sevdiğimiz instagram hesaplarından da ilham alarak AŞŞK KAHVE’ye
gitmeye karar verdik. Orada yiyeceğimiz tadacağımız şeylerin kalori miktarını
göz önüne alınca biz en iyisi biraz yürüyelim diye Bebek durağında indik ve
geriye doğru yürümeye başladık.
- Takanik Balık deneyimimize videolu tanık olmak için buraya tıklayıp youtube sayfamızı ziyaret etmeyi unutmayın -
Açıkçası
yürümek iyi geldi. Temiz deniz havası her zaman mutlu ediyor. Yaklaşık 40 dakikalık
yürüyüşten sonra Aşşk Kahve’nin sokağına doğru yöneldik. Daha önce birçok kez
geldik buraya ve yine birçok kez kalabalığından bunalarak oturmaktan vazgeçtik.
Her
şeyden önce ilk bakışa geçelim.
Şöyle
bir etrafa bakınca bahar tonlarının ağır basan bir dekorasyon bizi karşılıyor. Ama
biraz karmaşa fazlalığı var. Gittiğimiz saatin ve hafta içinin bir araya
gelmesiyle bu karmaşa bu sefer çok göze
batmadı ama müşteri yoğunluğu burada insanın üstüne üstüne gelebiliyor. İki kişi
olmanın verdiği avantajla denize doğru iki kişilik küçük bir masaya doğru
yönlendirdiler bizi. Böylece oturunca etrafa daha dikkatli bakma fırsatımız
oldu.
Burası
eskisi gibi saklı kalsa en azından turistler tarafından keşfedilmemiş olsa çok
daha güzel bir yer olabilirdi ama özellikle Araplar tarafından istila edilmiş
gibiydi. Onun dışında sürekli bir koşuşturma var. Evet bu servisin hızlı
olmasını sağlıyor ama karşınızdaki kişiye olan ilginiz bir anda dağıtıyor.
O
zaman biz bir
Mr
Yogi
Menengiç
Kahvesi
Tek
Pancake, Kayıp Çikolata Adası alalım.
Mr
Yogi
Melisa,
kakule, tarçın, rezene
Tam
bir bitki harmanı. Seven sever, sevmeyene de neden sevmedin diyemeyiz. Ufak bir
çaydanlık içinde geliyor (diğer bütün çaylar gibi). Bir kişi için fazla
olabilir. Çayı çok sevseniz bile en azından içi kişilik servis isteyin.
12
tl 3*
Menengiç Kahvesi
Menengiç ağacı, Türkiye'de birçok bölgenin
dağlık kısımlarında ekilmeden doğal olarak yetişen bir ağaç. Kahve de bu ağacın
meyvelerin kurutulup, kavrulup daha sonra da Türk kahvesi gibi pişirilmesiyle
oluşuyor.
Aşşk Kahve'de de taddığımız kahve sunum olara
güzeldi. Yanında lokumuyla Türk kahvesi sunumuyla karşımıza çıktı. Ama şunu
söylemeden de geçemeyeceğiz. Kahveyi yaparken ya kahve oranı azdı ya da su
oranı fazlaydı. Bunun dışında bizden size bir öneri. Bu kahveyi sütle yapan
yerlerde bir deneyin. Su ile olandan daha güzel olabiliyor.
8 tl 2*
Tek
Pancake, Kayıp Çikolata Adası
Kalın,
dolgun bir pancake, içinde de çikolata(!) yanında da çilek şiş. Pancake gelince
böyle üstünden biraz basınca çikolatayı görebiliriz umuduyla bekledik ama
olmadı. Çikolata adası adı gibi gerçekten kayıptı.
11
tl 2*
Bazı
tatlarda hayal kırıklığı bazı tatlarda keyifle geçirdiğimiz zamanla hesabımızı
isteyip kalktık masamızdan.
Bir
gün yine önünden geçersek yeni tatlar için mutlaka uğrayacağız ama saatimizi
takvimimizi ayarlayıp gider miyiz gerçekten bilmiyorum. Umarım başka bir şube
daha açarlar ve bunda karmaşa ve yoğunluk olmadan oranın tadını çıkarabiliriz.
Not:
burası kadar büyük olmasada Nişantaşı’nda da bir şubeleri var. Burası kadar
renkli ve büyük değil ama kesinlikle çok daha huzurlu.
Bakalım biz önümüzdeki günlerde daha neler keşfedeceğiz.
Günlerimizi video olarak youtube'dan ve fotoğraflarla
ayrıntılı olarak instagramdan takip
edebilirsiniz.
Şöyle bir geriye baktığımızda tam 12 ayrı yeni yer
hayatımıza girmiş, dikkatimizi çekmiş. Bugün anlatacağımız yer ise yıllardır
müdavimi olduğumuz canımız balık istediği zaman ayaklarımızın bizi götürdüğü
bir yer. Gerçi son 1 yıldır yeni yerler görelim, ufkumuzu açalım derken pek
uğramaz olduk. Geçtiğimiz Pazar ortak kararla ailecek “TAKANİK BALIK”a gittik
ve bu sefer sizleri de yanımızda götürdük. Hiçbir şeyin aynı kalmadığı gibi
burası da bıraktığımız gibi kalmamış.
Önce yerden başlayalım. TAKANİK BALIK’ın birden
fazla şubesi var: Arnavutköy(merkez), Yeniköy, Suadiye
Biz tercihimizYeniköy oluyor genelde. Hem oradaki
çalışan insanları artık tanıyoruz, servisinden memnunuz, ve mekan olarak daha
rahat buluyoruz. İstinye’yi geçtikten sonra Yeniköy’de TAKANİK BALIK’a
varıyoruz. Eskiden hemen arabayı vermek için görevlileri bulurken bu sefer
“Görevliler nerede?” diye kalakaldık.
Sorun krize dönüşmeden arabamızı teslim edip içeriye doğru yöneldik. Hava güzel
olunca hem kapının önünde ve yanında olan “L” şeklindeki bahçeye hem de arka
bahçe misafirlere açılıyor. Kışınsa arka bahçe kapatılıyor, ön ve yan
taraftakilerse kullanılmıyor.
- Takanik Balık deneyimimize videolu tanık olmak için buraya tıklayıp youtube sayfamızı ziyaret etmeyi unutmayın -
İçeri girer girmez üst kata doğru yöneldik. Çünkü
sürekli kapının açılıp kapanması alt tat için negatif bir olay, arka bahçe ise
gözümüze çok karmaşık gelince biz en iyisi yukarıda oturalım dedik. Üst kattaki
yuvarlak masalardan birine geçip sipariş için beklemeye koyulduk. Normalde bu
saatlerde (16.30 suları) daha sakin olmasına rağmen 2 çocuklu büyük aile ve 1
tane altın kızlar topluluğu üst katta yemek yiyorlardı. Anlayacağınız üst kat
bahçeden çok daha karmaşıktı. Ama şunu da söylemek lazım: günümüzde kadın
kadına buluşmalar evlerden çıktı, kafelere restoranlara taşındı ki bizce çok
güzel ve eğlenceli oldu. Burada da böyle buluşmalara şahit olmak güzel.
Ama kalabalık olması servisi biraz aksattı. Daha
önce çok daha kalabalık zamanlarına denk gelmiştik ama bu sefer biraz daha
fazla göze batıyordu galiba.
Nihayet siparişlerimiz alındı:
·ortaya 2 kişilik salata
·3 tane yarım porsiyon Balık çorbası
·1,5 porsiyon Kalamar Tava
·1 porsiyon Karides Güveç (peyniri bol
olsun)
·1 porsiyon İstavrit
·1 porsiyon Tekir (ejee – tekir varsa
başka hiçbir balık aklından bile geçmez. Hatta görevliler hiç sormaz direk
tekir diye not alırlarJ)
·1 porsiyon Dil Şiş (özellikle balık
yemekten hoşlanmayan kişiler için 1 numara. Hem sunumu hem kolay yenmesi hem de
baskın bir balık tadına sahip olmaması ama bunların yanında sonuç olarak balık
olması onu güzel bir seçenek yapıyor.)
·Eee
birde mısır ekmeği alabilir miyiz biraz daha? (masaya oturunca hemen
ezme ve turşular ekmek tabağıyla beraber geliyor. Haliyle siparişler alınana
kadar özellikle taze olan mısır ekmekleri hemen bitiyor.
Masamıza ilk gelen çorbalarımız oluyor. Eğer ki
yakalarsanız mutlaka deneyin. Nerede olduğu çok da önemli değil. Ama güzeli
için ya evde yapılmalı ya da güvenilir bir balıkçıda içilmeli. Sadece bu çorba
için bile dışarıya çıkılır.
Çorbaların ardından salata ve Kalamar Tava da masada
yerini alıyor. Sosları genelde eklemeden ayrı olarak getiriyorlar. Ki sos
dediğimiz sirke, nar ekşisi, zeytinyağ olunca bize bırakmaları çok daha iyi
olur. Salatayı 3-4 kişiyseniz 2 kişilik istemeniz daha doğru olur. Hele herkes
kendi balığını söylediyse. Çünkü balıklardan önce gelen bu yiyecekler karnı
doyuruyor ve balığa yazık oluyor. Eh göz önünde olunca da yemeden durmuyor
insan. Ondan kişi sayısının yarısı kadar salata porsiyonu söylemek daha
akıllıca. Ayrıca istemediğiniz şeyleri siparişle beraber söylerseniz
eklemiyorlar (soğan ,mısır, peynir… gibi…)
Kalamar tava bu sefer çok daha iyi geldi. Ya çok
tazeydi ya da mevsimden o kayış gibi halini bırakmış ağızda dağılacak kıvama
gelmiş.
Karides Güveç lezzet olarak sevdiğimiz bir meze. Ama
bu sefer tereyağ tadını biraz fazla hissedilmesi güzel olmadı. Ayrıca Karides
Güveç’in balıklardan sonra masaya gelmesi açıkcası “kapış kapış” yenmesindense “hadi
yiyin de kalmasın” a dönmeye başlandı.
Gelelim balıklarımıza…
Tekir: bu konuda profesör olduğunu iddia edecek seviyeye
gelmiş bulunmaktayız. Güzeldi. Yine bir çırpıda yendi. Balık Yemeyi Seviyoruz
İstavrit: avlanma sezonu da başladı ama balıkların
nasıl bu kadar lezzetli olduğunu bizde anlayamadık.
Dil Şiş: masaya ilk geldiğinde kimse balık demez. Hatta
tavuk mu bu? Diye sorular bile akla gelebilir. İşte bundan dolayı balığa
önyargısı olan / sevmeyen ki özellikle çocuklar mutlaka denemeli. Güzel olan
sunumuyla çocukların da gönlünü çalan DİL ŞİŞ mutlaka denenmeli. ( ama balık
yemeyi seviyorsanız çok da fazla tavsiye etmiyoruz. Dediğimiz gibi içerik
olarak balık olabilir ama tada gelirsek tavuğu andırmıyor değil.)
Normalde yemeğin burada bitmesi ve bizim tatlı
sipariş etmememiz gerekiyordu. Ama yine yapamadık hemen bir tatlı siparişi
verdik.
·
·İncir tatlısı: şerbeti güzel cevizler
yerli yerinde
·Ayva tatlısı:anneannem yıllardır yapar
ki en sevdiğim tatlıdır. Ama anneannemin yaptığı tatlılar daha yumuşak olurdu
ama elinin lezzeti midir koyduklarından mıdır bilmiyorum. En yakın zaman da
soracağım J
böylelikle AYVA TATLISI anneanneden yenmeye devam edilecek.
Her şey çok güzel geçerken yemekler yenirken
tadımlar yapılırken hadi kalkalım dedik ve hesabı istedik.
Yılın neredeyse her döneminden geldiğimiz Takanik
gerek ortamıyla gerek servisiyle gerek uygun fiyatıyla ve lezzetiyle gönlümüze
taht kurmuşken servisin aksaması (kesinlikle anlaşılır bir olay tabi ki
alışkanlık olmaması durumunda) ve en garibi fiyattaki anlaşılmaz artış giderayak
şaşırttı bizi. Bu artışın nedenini merak ettik ama çalışanlar yoğun olunca
soramadık. İnşallah bir daha yolumuz düşerse o sevdiğimiz eski haline döner de
bizim mekanımız olarak hayatımızda yer almaya devam eder.
not: arabamızı kapının önünde valeye verdik ve arka taraftaki otoparka gönderdik. çıkışta normalde en fazla 5 dakikada gelmesi gelirken 35 dakika sokağın ortasında bekledik. ve Takanik'in hiç umrunda olmadı. sanki vale bağımsız çalışıyor gibiydi. sonuç bir "pardon" bile duyamadık.
BONUS: bu tatlı köpek arabamızı beklerken bize arkadaşlık etti. ve hep bu şekilde yattı. resmen dünyanın en tatlı köpeği. onunla konuşunca utanıp yüzünü kapaması zaten efsaneviydi. hele ki utanç dolu günlerden geçerken böyle bir hareketi görmek yüzümüze o tebessümü dokundurup geçti.
Bakalım biz önümüzdeki günlerde daha neler keşfedeceğiz.
Günlerimizi video olarak youtube'dan ve fotoğraflarla ayrıntılı olarak instagramdan takip edebilirsiniz.
Karaköy de her geçen gün yeni bir yer açılırken, 3. Dalga kahvecilik
bu kadar meşhur olmaya başlayınca, adım başı bir kahve bulmakta çok zor
olmuyor. Geçen yazılarda anlattıklarımıza bu yazıda devam ediyoruz. Önce Bansky (sergi
ile ilgili yazıyı buraya tıklayarak okuyabilirsiniz) sergisini gezdik (sergi
hala devam ediyor, gitmek isteyen biletix’ten biletlerini alıp Karaköy’e doğru
yola koyulabilir), üstüne Tükkan’da (Tükkan yazısını okumak için buraya
tıklayabilirsiniz) öğlen yemeğimizi yedik ve kaaaahhhveeee diye bağıdan bünyelerimizle
Karaköy sokaklarında turlamaya başladık.
Şimdiye kadar ne zaman spontane bir yere gitsek artık beklenti
düşüklüğünden midir, aramaya mecalimizin olmayışından mıdır bilmiyoruz “Spontane
Keşifler” her zaman daha güzel oluyor. Bizde bu şansımıza dayanarak yolların
bizi yönlendirmesine izin verdik.
Sonuç: LET’S COFFEE
-Let's Coffee deneyimimize videolu tanık olmak için buraya tıklayıp youtube sayfamızı ziyaret etmeyi unutmayın -
Daha sadece 3 şubesi olan bir 3. Dalga kahveci burası. Bahariye
(Kadıköy), Akaretler (Beşiktaş)tan sonra açılan Let’s Coffee’nin Karaköy şubesi,
Karaköy’ün yenilerinden (yani 1 ay önce öyleydi. Araya başka yazılar, videolar
ve soğuk hava girince bu yazı sonlara kaldı :((). Karaköy şubesi yeni
olduğundan daha bir samimi sanki. Sakin, oluşu ve sizinle daha kapıdan
ilgilenmeye başlanması ama bunu bunaltıcı seviyeye gelmemesi bizim dikkatimizi
çekti. Aslında gidip saatlerce oturup kahve içebileceğiniz yeni bir yer olmuş.
İçerisi kalabalık bir şekilde eğlenceli bir dekorasyona sahip. Duvarda
kocaman asılı duran bir gözlükten tutunda bir kolonu kaplayan İngiliz telefon
kulübelerine kadar bir sürü güzel şeyler var. Ama galiba en çok dikkat çeken
yüzlerce fotoğraftan oluşan Atatürk’ün kahve içerken ki fotoğrafı.
Çalışan kişiler de adeta ev sahibi kimliğine bürünmüş durumdalar.
İlgili, alakalı, samimi, güler yüzlü…
Menüyü biraz inceledikten (swarm da check-in yaptıktan) sonra
tercihlerimiz söyleyip bekleme ve youtube hesabımız için kısa kısa videolar
çekmeye başladık. Foursquare sağolsun
yer bildirimi yapınca hemen önerilerle bizim aklımızı karıştırıyor. Yine yaptı
yapacağını tatlıyı koydu aklımıza. Bizde vitrindeki tatlılara bakalım biraz da
baristalarla sobet edelim diye ayaklandık. Tatlılar ve kekler konusunda iddialılar.
Ama biz fazla abartmak istemedik 1 dilim Devil’s Cake aldık.
O zaman biz 2 Sütlü Filtre Kahve alalım
1
dilim de Devil’s Cake.
Barın önünde çalışan kişilerle biraz konuşma fırsatımız oldu. Kendi
kahve çekirdekleriyle kahvelerini yapıyorlarmış. Haliyle her kahve çeşidi için
özel çekirdekler kullanılıyormuş. Bizim siparişlerimiz filtre kahve olduğu için
Etiyopya kahvelerini tatmış olduk.
Kahvelerimizi küçük boy söylememize rağmen büyük denebilecek bir
bardakta servis edildi. Tadı ne çok hafif ne de ağırdı. Bizim zaten sütlü
kahveleri içerken en çok dikkat ettiğimiz kahvenin tadının yok olup olmayacağı.
Daha sonra da kahve soğudukça sütün içinde yok olup olmayacağı. Bu kısa klasik
deneyimimizden burası başarılı geçti.
“Kek”e gelirsek oldukça yoğun bir kakaoya sahip. Yani kakaoyu
sevmiyorsanız pek hoşlanacağınız sanmıyoruz. Ayrıca dilim değil 1 kişilik
bildiğiniz 3 kişilikti. Biz 2 kişi olmamıza rağmen bitiremedik. Umarız bir
yerle anlaşmaları vardır da o parça çöpe gitmemiştir.
Yani bizden bir tavsiye alacak olurlarsa hem içecekte hem de
yiyeceklerde biraz daha gerçekçi olmaları. Bu porsiyonlarla ha fiyatı yükseltmeleri
gerekir ya da... ziyan olması ise en kötüsü.
Velhasıl kelam her gün büyüyen Karaköy’ümüz bir yer daha
kazanmış bulunmakta. Şuan ki samimiyetlerini korumaları dileğiyle. Umarız
yolumuz bir daha kesişir. Gelişmelerden haberdar ederiz ;)
not: Let's Coffee'nin internet sitesine baktığımız zaman Karaköy Şubesinin ekli olmadığını fark ettik. Buradan da haber vermiş olalım.
Bakalım biz önümüzdeki günlerde daha neler keşfedeceğiz.
Günlerimizi video olarak youtube'dan ve fotoğraflarla
ayrıntılı olarak instagramdan takip
edebilirsiniz.
Bu sefer her şeh daha hızlı oldu. Kadıköy'de günlük işler
halledilirken karnımız acıktı, nereye gideceğimizi bilemediğimizden gerçekten
turist gibi etrafa bakınmaya başladık. Her zaman gittiğimiz yer hakkında
aklımızda 2-3 yer oluken (gittiğimiz yere hazırlıklı gideken) bu sefer hiçbir
yer aklımızda yoktu.
Sonunda Instagram’a sarıldık ve aklımıza gelen damak tadına
güvendiğimiz birkaç hesabın adını tuşlamaya başladık. Sonuç: Bugün Nereye
Gitsem’den DÜRÜMCÜ EMMİ
Aslında fotoğraflarda ilk gözümüze çarpan yöresel tabaklara
konulmuş “Beyran Çorbası”
Gideceğimiz yere karar verdikten sonra navigasyonumuza
gideceğimiz yin adresini girdikten sonra yürümeye başladık. Yer olarak Kadıköy
ilçesine bağlı burası. Söğütlüçeşme durağına 20 Kadıköy Boğa Heykeli’ne 6
dakika yürüyüş mesafesinde.
Navigasyonun söylediği sokaktan girince iki tane karşı
karşıya Dürümcü Emmi gördük. Sol taraftaki kapalı olunca sağ tarafa yönelip
kapıdan içeriye girdik. Karşılama ilgi güzeli. Karşılayan gason sizi başka bir
garsona yönlendiriyor. Kaç kişi olduğunuz soruluyor verilen cevaba göre alt ve
ya üst kata gidiyorsunuz. Masanızı bulduktan sonra sizinle asıl ilgilenecek
garson geliyor ve siparişleriniz alınıyor. -Dürümcü Emmi deneyimimize videolu tanık olmak için buraya tıklayıp youtube sayfamızı ziyaret etmeyi unutmayın -
Yöresel bir şekile döşenmiş ve restoran burası zaten sloganı
da “Kadıköy’de
Otantik Bir Gaziantepli Mekanı”. Etrafa
göz atınca mutfaklar açık. Önleri yüksek bir tezgahla kamufule edilmiş.
Karmaşaysa bolcana var. Çok fazla çalışan kişinin olması hizmetin, servisin
hızlı olmasını sağlıyor. Zaten burası öyle gidip 1 saat oturacağınız bir yer
değil. Yemek yenir bir, karın doyurulur, en yakın zamanda Gaziantep’e gidelim
konuşmaları yapılır ve kalkılır. Sonrası malum yol boyunca çok yedim, yine kilo
aldım, eve yürüyerek gideceğim... (bu yürüyerek gitme konusunda şahsen çok
ciddiydim ama Marmara Denizi’ni yüzerek geçmeyi gözüm almadı)
Yapılan yemekleri takip
edebilmek için iki tezgağın arasında masamızı aldık ve siparişlerimizi verdik.
Biz 2 BEYRAN
2 ADANA DÜRÜM alalım lütfen.
Çorbalarımızı biraz
bekledikten sonra masamıza geldi. Yanında da yuvarlak sıcak pidelerle.
Sarmısak, kuzu incik, pirinç, kuyuk yağı... sonuç enfes.
Çok sıcak olunca ve
porsiyonlarda büyük olunca bizim çobayı içme süremiz uzadıkça uzadı. Hatta bi ara
acaba dürüm söylemese miydik diye de düşünmedik değil.
Çorba hakkında çok bir şey
söylemeye gerek yok zaten. Eğer türk tadlarını seviyorsanız, öyle yağla ağır
olmasıyla derdiniz yoksa ya da arada bir kaçamak yapıp haftayı zirvede kapatmak
istiyorsanız evet TAVSİYE EDİYORUZ. 5*
Not: youtube videomuzda
Beyran çorbasının yapım aşaması dakika dakika var mutlaka izleyin.
Gelelim ana yemeğe
Dürümcü Emmi olunca bizde
dürüm istedik: Adana Dürüm
Hafif hamurlaşmış pide
lavaşın içinde bütün soslu adana kebap ve kıvırcıkla domates. Gerçek dürüm
yani anlayacağınız. Gerçi tadarken “aaa ne kadar hafifmiş bu dimi?” diye sormuş
etrafımdan şaşkın ve anlamsız bakışlar almıştım. Anlaşılan hafif değil ama
çorbadan sonra yemeğe kalkarsanız gerçekten hafif geliyor. Adana Kebap hakkında
gurmeleştiğimizi iddia ettiğimizden bu dürüm bizden 5 puanı alamıyor ama 4*
vermeden de geçmiyoruz.
Not: youtube videomuzda etlerin
yapım aşaması dakika dakika var mutlaka izleyin.
Sonuç olarak yemeklerimizi
bitirdikten sonra demlenmiş güzel bir çayla sonu getirirken bende etrafa birkaç
görüntü alıyorum. Çalışanlar o kadar içten ki, bize çorbanın yapım aşamasını
izlememizi öneriyor. Hatta bir ara fotoğraf makinesi elimizden alıp çekim
yapmayı da ihmal etmiyor.
Biz gerek yeri gerek tatları
çok sevdik. Bütün Dürümcü Emmi ekibine buradan selam olsun.
Not: “katmer”i de çok
güzelmiş ama bizim yiyecek yerimiz kalmayınca aklımızda kaldı. Eğer birgün yine
yolumuz Anadolu yakasına düşerse listemize aldık mutlaka tadacağız.
Bakalım biz önümüzdeki günlerde daha neler keşfedeceğiz.
Günlerimizi video olarak youtube'dan ve fotoğraflarla ayrıntılı olarak instagramdan takip edebilirsiniz.