24 Eylül 2017 Pazar

Üniversiteyi kazanıp İstanbul'a yerleşen her gencin ilk yıl mutlaka gezmesi gereken 5 yer:


Sonunda üniversite yerleşmeleri tamamlandı. Belki de yıllardır hayalini kurduğunuz İstanbul'a ayak bastınız. 
Yerleşmeydi, kayıttı derken günler akıp geçti ve artık hayatınız yavaş yavaş bir düzene girmeye başladı. O zaman İstanbul'u da gezip keşfetmenin zamanı geldi demektir.

Öncelikle hoş geldiniz. Dünyanın en düzenli, en temiz, en yaşanabilir şehri değil evet ama eğer ki severseniz o da sizi çok sevecek. 
Gelelim öğrenciliğiniz ilk yıllarını geçireceğiniz o güzelim yerlerimize:

1. BEŞİKTAŞ (Köyiçi - Çarşı)
Sadece takımıyla değil, öğrenci semti oluşuyla da çok meşhur Beşiktaş. Sınırları içinde hem Bahçeşehir Üniversitesi'ni hem de Yıldız Teknik Üniversitesi'ni, Galatasaray Üniversitesi'ni barındırınca genç nüfusu hayli fazla oluyor. Çok fazla yurt ve öğrenci evleri var. Böylelikle yeni gelen her öğrenciye kollarını sonuna kadar açıyor. Çok para harcamadan yemek yiyeyim, biraz müzik dinleyeyim, pasajlardan alışveriş yapayım diyorsanız gitmeli hatta belki de yerleşmelisiniz.
Bana başka şeylerle gelin diyorsanız; BKM, If Perfomance Hall, Yıldız Parkı, Dolmabahçe Sarayı Beşiktaş sınırları içinde bulunuyor. Ayrıca Ortaköy de Kumpir Bebek'te dondurma yemeden, sahilde sabah koşusu yapmadan İstanbul'u yaşamış sayılmıyorsunuz. Aklınızda olsun.


2. KADIKÖY
Beşiktaş, Avrupa kıtasının öğrenci cennetiyse, Kadıköy de Asya'nın. Boğayı buluşma noktası ilan edip çevresinde bütün öğrencilik hayatınızı geçirebilirsiniz. Akşamlarınızı Kadıköy'ün hareketli sokaklarında geçirebilir, kuytulara saklanmış muhteşem kahvelerinde ders çalışabilirsiniz. Beşiktaş her ne kadar öğrenci yurtlarıyla doluysa, Kadıköy de bir o kadar yurda sahip. Moda ise hala keşfedilmeye ve muhteşem bir yer olmaya devam ediyor. Fenerbahçe ve Özgürlük Parkı'ysa nefes almak için mola vereceğiniz yerler olacak.


3. KARAKÖY
Her gün yeni bir restoranın açıldığını düşünürsek, Karaköy bir dönem daha popülerliğini koruyacak. 3. dalga kahvelerini deneyebilir, küçük dükkanlarında gezebilir, restoranlarında instagram bloggerları gibi fotoğraflar çekebilirsiniz. Ayrıca biraz grafiti seviyorsanız hayran kalacağınız birçok duvar olacak.
Buraya kadar gelmişken İstanbul Modern'e uğrayıp süreli ve devamlı sergileri izleyebilirsiniz. Ayrıca birçok etkinliğe ev sahipliği yapan Galata Rum İlkokulu'nun etkinliklerini de mutlaka takip edin. 



4. Galata
Aradan turistik mekanları çıkarayım hem de eski İstanbul'a dair biraz fikrim olsun diyorsanız Karaköy'den tünelle Galata'ya çıkabilirsiniz. Hava açıksa Galata Kulesine mutlaka çıkın. *aman diyeyim aklınızda olsun, bir efsaneye göre kuleye kiminle çıkarsanız gelecekte onunla evleneceksiniz.


5. Taksim
Her ne kadar eskisi kadar etkisi olmasa da Taksim, Taksim'dir. Her genç sabah Taksim pasajlarını tadacak, mağazadan aldığı şeylerin aynısını yarı fiyatına görüp kahrolacak, akşamlarıysa Taksim'in hareketli sokaklarında kaybolacak. Çiçek Pasajı'nı, Asmalı Mescit'i gece görmeden çokta İstanbul'a gelmiş sayılmıyorsunuz. Onun dışında falcılarıyla da ünlü olan İstanbul'un merkezi, müzik dinleyebileceğiniz, dans edebileceğiniz, eğlenebileceğiniz birçok yere sahip. Mesela; Jolly Joker, Tren Pera...
*Falcı olayına çok girmeyin, ya da illa gideceğim diyorsanız baya bir araştırmak lazım.



Devamı yarın...












3 Haziran 2016 Cuma

Digital Revolution / Dijital Devrim Sergisi - Zorlu PSM

Digital Revolution / Dijital Devrim Sergisi - 
Zorlu PSM


Aylardan olmuş Haziran, yumurta kapıya dayanınca aldı bizi bir telaş tabi. Her Zorlu AVM’ye gittiğimizde tekrar aklımıza geliyordu ama daha vakit var diyerek erteliyorduk. Ajanda Haziran’ı gösterince daha fazla erteleyemedik, kaçırmayaysa tahammülümüz yoktu. Sonuç olarak söz konusu sergi: DIGITAL REVOLUTION nam-ı diğer DİJİTAL DEVRİM SERGİSİ

Zorlu PSM(performans sanatları merkezi)nde açılan bu sergi 20 Şubat 2016 dan beri ziyaretçileriyle buluşuyor. Son tarihi ise 12 Haziran 2016. Bizse dün bu sergiyi karış karış gezdik gezmeyenlere duyuralım diye hemen sizinle paylaşmak istedik.

Gidemeyecekler içinse kısa bir film hazırladık.
-Filmi buraya tıklayarak izleyebilirsiniz.-



Alışveriş merkezinin ya da PSM’nin ana kapısından girip gişelerden bilet almanız gerekiyor. (biletinizi daha önceden biletix’ten de alabilirsiniz ama biz kapıdan almayı tercih ettik.)

Öğrenci: 15 tl
Tam: 30 tl

Ardından görevlilerin bizi yönlendirmesi sonucu serginin gerçekleşeceği salona geçiyoruz. Bilet kontrolünün ardından kulaklarımız 90’ların gameboy sesleriyle çınlıyor.

6-7 tane görevli var sergi girişinde ve içerisinde. Gözleri sürekli sizin üzerinizde. Bir şey hakkında aklınızda en ufak soru olunca hemen yanınıza geliyorlar ve bilgi veriyorlar. Ama sıkmadan, bunaltmadan. Gölge gibiler. Ve biz bu rahatlığı çok sevdik. Böylelikle durum kasıntı bir ortamdan çıkmış dijitalden hoşlanan ilgisini çeken insanların toplantısı olmuş.

Sergi birkaç bölümden oluşuyor.
Antik bölüm
Günümüz ve dijitalin kullanıldığı son yerler
Küçük odalar halinde tasarlanmış deneyim alanları

Antik bölümden başlıyoruz gezmeye. Apple 2’ler mi desem, klavye ile ilk yapılan deneyler mi desem, müzik için kullanılan aksesuarlara kadar birçok alet karşımızda. Eski bilgisayarlar ve aksesuarlar dışında çoğu şeye ulaşabiliyoruz. Yeri geliyor ilk bilgisayar oyunu Mario’yu oynayabiliyor ya da ilk çizi programını deneyebiliyoruz. (her sergilenen eşyanın yanında bilgilendirme notları asılı. Oradan bazı bilgiler öğrenebilir, altındaki talimatlar kısmını uygularsanız birçok programı, oyunu sizde deneyebilirsiniz.) Açıkçası bu bölümde o kadar çok vakit geçirdik ki insan bitsin istemiyor. Ardından duvarı saat yönünde takip ederek ikinci bölümü gezmeye başlıyoruz.

Günümüz ve dijitalin kullanıldığı son yerler. Burada kısa filmler, giyilebilir teknolojiler, birçok engeli aşmak için üretilen aksesuarlar karşımızda. İşte tam o sırada ne işe yaradığını anlamadığımız alte anlamsızca bakıp sağını solunu kurcalayınca hemen bir görevli yanımıza geliyor ve anlatıma başlıyor. Artık bizim ilgimizden midir,  eserler bozmamızdan mı korktular bilmiyoruz geri kalan bölümleri bize yardım eden görevliyle geziyoruz. Ama bu başımıza gelen en güzel şeylerden biri oldu galiba. Böylelikle çok daha fazla bilgi edindik ve çözmeye ya da bozmaya gerek kalmadan sağ salim tamamladık.  

Deneyim odalarından (buna uçmakta dahil) çok zor ayrılsak da başka insanlarında geleceğini göz önüne alarak tura son vermek zorunda kaldık.

Artık daha fazla detay vermek istemiyoruz. Mutlaka gidin gezin. Her yaştan herkesin ilgisini çekecektir.

Biz yinede gidemiyoruz ya da sergi kaçtı gitti diyenlerdenseniz sizde bizimle gezebilirsiniz. Tek yapmanız gereken buraya tıklayarak Youtube videomuza gitmek. Böylelikle birçok şeyi beraber deneyebiliriz.


Daha detaylı ve teknik bilgi için buraya tıklayarak serginin internet sitesine ulaşabilir, buraya tıklayarak bilet alabilirsiniz.


Bakalım biz önümüzdeki günlerde daha neler keşfedeceğiz.
Günlerimizi video olarak youtube'dan ve fotoğraflarla ayrıntılı olarak instagramdan takip edebilirsiniz.

kendinize iyi davranın...






by Jane & Ejee  

30 Mayıs 2016 Pazartesi

AŞŞK KAHVE - Kuruçeşme

AŞŞK KAHVE - Kuruçeşme

Geçen hafta havayı güzel bulunca attık kendimizi sokağa.

Beşiktaş’a indikten sonra sahilden gittiğine emin olduğumuz bir otobüse atlayıp güne başladık. Etrafı izleye izleye ilerlerken bir andan da telefondan notlara baktık, sevdiğimiz instagram hesaplarından da ilham alarak AŞŞK KAHVE’ye gitmeye karar verdik. Orada yiyeceğimiz tadacağımız şeylerin kalori miktarını göz önüne alınca biz en iyisi biraz yürüyelim diye Bebek durağında indik ve geriye doğru yürümeye başladık.

- Takanik Balık deneyimimize videolu tanık olmak için buraya tıklayıp youtube sayfamızı ziyaret etmeyi unutmayın -

Açıkçası yürümek iyi geldi. Temiz deniz havası her zaman mutlu ediyor. Yaklaşık 40 dakikalık yürüyüşten sonra Aşşk Kahve’nin sokağına doğru yöneldik. Daha önce birçok kez geldik buraya ve yine birçok kez kalabalığından bunalarak oturmaktan vazgeçtik.


Her şeyden önce ilk bakışa geçelim.

Şöyle bir etrafa bakınca bahar tonlarının ağır basan bir dekorasyon bizi karşılıyor. Ama biraz karmaşa fazlalığı var. Gittiğimiz saatin ve hafta içinin bir araya gelmesiyle  bu karmaşa bu sefer çok göze batmadı ama müşteri yoğunluğu burada insanın üstüne üstüne gelebiliyor. İki kişi olmanın verdiği avantajla denize doğru iki kişilik küçük bir masaya doğru yönlendirdiler bizi. Böylece oturunca etrafa daha dikkatli bakma fırsatımız oldu.

Burası eskisi gibi saklı kalsa en azından turistler tarafından keşfedilmemiş olsa çok daha güzel bir yer olabilirdi ama özellikle Araplar tarafından istila edilmiş gibiydi. Onun dışında sürekli bir koşuşturma var. Evet bu servisin hızlı olmasını sağlıyor ama karşınızdaki kişiye olan ilginiz bir anda dağıtıyor.




O zaman biz bir

Mr Yogi
Menengiç Kahvesi
Tek Pancake, Kayıp Çikolata Adası alalım.




Mr Yogi

Melisa, kakule, tarçın, rezene
Tam bir bitki harmanı. Seven sever, sevmeyene de neden sevmedin diyemeyiz. Ufak bir çaydanlık içinde geliyor (diğer bütün çaylar gibi). Bir kişi için fazla olabilir. Çayı çok sevseniz bile en azından içi kişilik servis isteyin.
12 tl 3*



Menengiç Kahvesi

Menengiç ağacı, Türkiye'de birçok bölgenin dağlık kısımlarında ekilmeden doğal olarak yetişen bir ağaç. Kahve de bu ağacın meyvelerin kurutulup, kavrulup daha sonra da Türk kahvesi gibi pişirilmesiyle oluşuyor.

Aşşk Kahve'de de taddığımız kahve sunum olara güzeldi. Yanında lokumuyla Türk kahvesi sunumuyla karşımıza çıktı. Ama şunu söylemeden de geçemeyeceğiz. Kahveyi yaparken ya kahve oranı azdı ya da su oranı fazlaydı. Bunun dışında bizden size bir öneri. Bu kahveyi sütle yapan yerlerde bir deneyin. Su ile olandan daha güzel olabiliyor.
8 tl 2*


Tek Pancake, Kayıp Çikolata Adası
Kalın, dolgun bir pancake, içinde de çikolata(!) yanında da çilek şiş. Pancake gelince böyle üstünden biraz basınca çikolatayı görebiliriz umuduyla bekledik ama olmadı. Çikolata adası adı gibi gerçekten kayıptı.
11 tl 2*



Bazı tatlarda hayal kırıklığı bazı tatlarda keyifle geçirdiğimiz zamanla hesabımızı isteyip kalktık masamızdan.

Bir gün yine önünden geçersek yeni tatlar için mutlaka uğrayacağız ama saatimizi takvimimizi ayarlayıp gider miyiz gerçekten bilmiyorum. Umarım başka bir şube daha açarlar ve bunda karmaşa ve yoğunluk olmadan oranın tadını çıkarabiliriz.
Not: burası kadar büyük olmasada Nişantaşı’nda da bir şubeleri var. Burası kadar renkli ve büyük değil ama kesinlikle çok daha huzurlu.

Bakalım biz önümüzdeki günlerde daha neler keşfedeceğiz.
Günlerimizi video olarak youtube'dan ve fotoğraflarla ayrıntılı olarak instagramdan takip edebilirsiniz.

kendinize iyi davranın...





by Jane & Ejee  

26 Nisan 2016 Salı

Takanik Balık - Yeniköy

Takanik Balık - Yeniköy 

Şöyle bir geriye baktığımızda tam 12 ayrı yeni yer hayatımıza girmiş, dikkatimizi çekmiş. Bugün anlatacağımız yer ise yıllardır müdavimi olduğumuz canımız balık istediği zaman ayaklarımızın bizi götürdüğü bir yer. Gerçi son 1 yıldır yeni yerler görelim, ufkumuzu açalım derken pek uğramaz olduk. Geçtiğimiz Pazar ortak kararla ailecek “TAKANİK BALIK”a gittik ve bu sefer sizleri de yanımızda götürdük. Hiçbir şeyin aynı kalmadığı gibi burası da bıraktığımız gibi kalmamış.


Önce yerden başlayalım. TAKANİK BALIK’ın birden fazla şubesi var: Arnavutköy(merkez), Yeniköy, Suadiye

Biz tercihimiz Yeniköy oluyor genelde. Hem oradaki çalışan insanları artık tanıyoruz, servisinden memnunuz, ve mekan olarak daha rahat buluyoruz. İstinye’yi geçtikten sonra Yeniköy’de TAKANİK BALIK’a varıyoruz. Eskiden hemen arabayı vermek için görevlileri bulurken bu sefer “Görevliler nerede?”   diye kalakaldık. Sorun krize dönüşmeden arabamızı teslim edip içeriye doğru yöneldik. Hava güzel olunca hem kapının önünde ve yanında olan “L” şeklindeki bahçeye hem de arka bahçe misafirlere açılıyor. Kışınsa arka bahçe kapatılıyor, ön ve yan taraftakilerse kullanılmıyor.

- Takanik Balık deneyimimize videolu tanık olmak için buraya tıklayıp youtube sayfamızı ziyaret etmeyi unutmayın -



İçeri girer girmez üst kata doğru yöneldik. Çünkü sürekli kapının açılıp kapanması alt tat için negatif bir olay, arka bahçe ise gözümüze çok karmaşık gelince biz en iyisi yukarıda oturalım dedik. Üst kattaki yuvarlak masalardan birine geçip sipariş için beklemeye koyulduk. Normalde bu saatlerde (16.30 suları) daha sakin olmasına rağmen 2 çocuklu büyük aile ve 1 tane altın kızlar topluluğu üst katta yemek yiyorlardı. Anlayacağınız üst kat bahçeden çok daha karmaşıktı. Ama şunu da söylemek lazım: günümüzde kadın kadına buluşmalar evlerden çıktı, kafelere restoranlara taşındı ki bizce çok güzel ve eğlenceli oldu. Burada da böyle buluşmalara şahit olmak güzel.


Ama kalabalık olması servisi biraz aksattı. Daha önce çok daha kalabalık zamanlarına denk gelmiştik ama bu sefer biraz daha fazla göze batıyordu galiba.

Nihayet siparişlerimiz alındı:
·         ortaya 2 kişilik salata
·         3 tane yarım porsiyon Balık çorbası
·         1,5 porsiyon Kalamar Tava
·         1 porsiyon Karides Güveç (peyniri bol olsun)
·         1 porsiyon İstavrit
·         1 porsiyon Tekir (ejee – tekir varsa başka hiçbir balık aklından bile geçmez. Hatta görevliler hiç sormaz direk tekir diye not alırlarJ)
·         1 porsiyon Dil Şiş (özellikle balık yemekten hoşlanmayan kişiler için 1 numara. Hem sunumu hem kolay yenmesi hem de baskın bir balık tadına sahip olmaması ama bunların yanında sonuç olarak balık olması onu güzel bir seçenek yapıyor.)
·         Eee  birde mısır ekmeği alabilir miyiz biraz daha? (masaya oturunca hemen ezme ve turşular ekmek tabağıyla beraber geliyor. Haliyle siparişler alınana kadar özellikle taze olan mısır ekmekleri hemen bitiyor.

Masamıza ilk gelen çorbalarımız oluyor. Eğer ki yakalarsanız mutlaka deneyin. Nerede olduğu çok da önemli değil. Ama güzeli için ya evde yapılmalı ya da güvenilir bir balıkçıda içilmeli. Sadece bu çorba için bile dışarıya çıkılır.

Çorbaların ardından salata ve Kalamar Tava da masada yerini alıyor. Sosları genelde eklemeden ayrı olarak getiriyorlar. Ki sos dediğimiz sirke, nar ekşisi, zeytinyağ olunca bize bırakmaları çok daha iyi olur. Salatayı 3-4 kişiyseniz 2 kişilik istemeniz daha doğru olur. Hele herkes kendi balığını söylediyse. Çünkü balıklardan önce gelen bu yiyecekler karnı doyuruyor ve balığa yazık oluyor. Eh göz önünde olunca da yemeden durmuyor insan. Ondan kişi sayısının yarısı kadar salata porsiyonu söylemek daha akıllıca. Ayrıca istemediğiniz şeyleri siparişle beraber söylerseniz eklemiyorlar (soğan ,mısır, peynir… gibi…)


Kalamar tava bu sefer çok daha iyi geldi. Ya çok tazeydi ya da mevsimden o kayış gibi halini bırakmış ağızda dağılacak kıvama gelmiş.  


Karides Güveç lezzet olarak sevdiğimiz bir meze. Ama bu sefer tereyağ tadını biraz fazla hissedilmesi güzel olmadı. Ayrıca Karides Güveç’in balıklardan sonra masaya gelmesi açıkcası “kapış kapış” yenmesindense “hadi yiyin de kalmasın” a dönmeye başlandı.

Gelelim balıklarımıza…


Tekir: bu konuda profesör olduğunu iddia edecek seviyeye gelmiş bulunmaktayız. Güzeldi. Yine bir çırpıda yendi. Balık Yemeyi Seviyoruz



İstavrit: avlanma sezonu da başladı ama balıkların nasıl bu kadar lezzetli olduğunu bizde anlayamadık.


Dil Şiş: masaya ilk geldiğinde kimse balık demez. Hatta tavuk mu bu? Diye sorular bile akla gelebilir. İşte bundan dolayı balığa önyargısı olan / sevmeyen ki özellikle çocuklar mutlaka denemeli. Güzel olan sunumuyla çocukların da gönlünü çalan DİL ŞİŞ mutlaka denenmeli. ( ama balık yemeyi seviyorsanız çok da fazla tavsiye etmiyoruz. Dediğimiz gibi içerik olarak balık olabilir ama tada gelirsek tavuğu andırmıyor değil.)  

Normalde yemeğin burada bitmesi ve bizim tatlı sipariş etmememiz gerekiyordu. Ama yine yapamadık hemen bir tatlı siparişi verdik.
·        

·         İncir tatlısı: şerbeti güzel cevizler yerli yerinde

·         Ayva tatlısı: anneannem yıllardır yapar ki en sevdiğim tatlıdır. Ama anneannemin yaptığı tatlılar daha yumuşak olurdu ama elinin lezzeti midir koyduklarından mıdır bilmiyorum. En yakın zaman da soracağım J böylelikle AYVA TATLISI anneanneden yenmeye devam edilecek. 


Her şey çok güzel geçerken yemekler yenirken tadımlar yapılırken hadi kalkalım dedik ve hesabı istedik.


Yılın neredeyse her döneminden geldiğimiz Takanik gerek ortamıyla gerek servisiyle gerek uygun fiyatıyla ve lezzetiyle gönlümüze taht kurmuşken servisin aksaması (kesinlikle anlaşılır bir olay tabi ki alışkanlık olmaması durumunda) ve en garibi fiyattaki anlaşılmaz artış giderayak şaşırttı bizi. Bu artışın nedenini merak ettik ama çalışanlar yoğun olunca soramadık. İnşallah bir daha yolumuz düşerse o sevdiğimiz eski haline döner de bizim mekanımız olarak hayatımızda yer almaya devam eder.

not: arabamızı kapının önünde valeye verdik ve arka taraftaki otoparka gönderdik. çıkışta normalde en fazla 5 dakikada gelmesi gelirken 35 dakika sokağın ortasında bekledik. ve Takanik'in hiç umrunda olmadı. sanki vale bağımsız çalışıyor gibiydi. sonuç bir "pardon" bile duyamadık.

BONUS: bu tatlı köpek arabamızı beklerken bize arkadaşlık etti. ve hep bu şekilde yattı. resmen dünyanın en tatlı köpeği. onunla konuşunca utanıp yüzünü kapaması zaten efsaneviydi. hele ki utanç dolu günlerden geçerken böyle bir hareketi görmek yüzümüze o tebessümü dokundurup geçti.

Bakalım biz önümüzdeki günlerde daha neler keşfedeceğiz.
Günlerimizi video olarak youtube'dan ve fotoğraflarla ayrıntılı olarak instagramdan takip edebilirsiniz.

kendinize iyi davranın...






by Jane & Ejee